Kayıtlar

Ağustos, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Aradaki Çizgi Bu kadar İnce Mi?

Resim
Aradaki cizgi bu kadar ince mi merak etmekteyim... Birini severken bir anda diğer tarafa geçer mi duygularımız? Bazen geçebiliyor bence... Hem de hızla... Ne olduğunu bile anlamadan... Nerede duydum hatırlamıyorum ama bir söz vardı... "Gün gelir nefret ettiklerinle sevişirken bulursun kendini" Peki ya çok kızdıklarımız.... Aniden affedebilir miyiz onları?.. Affettiklerim var elbet ama ya affedemediklerim....

Prenses ve Korsan'dan Sevgilerle...

Resim
Uzun zamandır burada olamadığımın elbette farkındayım ama öyle koşturmaca halindeym ki ben bile kendimi unutuyorum... Üstüne üstlük bir de bizim yaramazları kısırlaştırınca işler hepten karmakarışık oldu. Uykusuzum, vicdanım darmaduman, içim acıyor... Perşembe gününden beri bir ben bir de kız kardeşim biliyoruz yaşadıklarımızı... Çok şükür iyiler. Şimdilik her şey yolunda. Oğlumuz ilk gün bile ayaklanmıştı ama kızımızın çok daha zor oldu ayaklanması. Şu an kendisi tüm gövdesini saran bandajından nefret ediyor ama muzurluklarına kaldığı yerden devam ediyor ikisi de... Bir süre daha evde olacaklar... tek bildiğim sokakta yaşamaya alışmış kedi evde çıldırıyor arkadaş! sıkıntıdan bizimle boğuşuyorlar eller kollar cırmık cırmık... Geçen gün Korsan pantolonumu kemiriyordu sıkıntıdan... Prenses deseniz nerede bi monitör bulsa kuyruğunu sürte sürte tur atıyor önünde. Gece gündüz uykuda olduğumuzu fark ettikleri anlarda yastık yorgan ne varsa üstümüzde açmak için kedi üstü bir çaba sarf

Açılmayan Kapıları Zorlamaktayım...

Resim
Bu sene bir gün bile oruç tutmadığımdan olsa gerek bu bayram bana gelmedi. yalnız başıma oturduğum evde saçma sapan şeyler aklımda mücadele ediyorum işte... Israrla açılmayan kapıları zorluyorum, "umutsuzluk büyük günah" diyor her sabah yeni bir umutla uyanıyorum...  Olmayınca olmuyordur belki de... Bilmiyorum... Zorla sevdiremezsiniz kimseye kendinizi, hayatına dahil et beni diyemezsiniz... Susuyorum...

Zaman Neler Bıraktın Bana...

Resim
Zaman nereye sürüklüyor bizleri... Nelere gebe gelecek? Gelecek yazı bırak yarın neler getirecek sana? Sahi dünün ne kadar farkındayız? Neler bıraktık arkamızda... Durduğum yerde ben ne kadar benim, ne kadar farkındayım kendimin? Küçük mutluluklar, hatıralar, yüreğimizi kanırtarak acıtanlar, kırgınlıklar, heyecanlar... Neredeler... Unutuldular mı? Unuttum mu hepsini... Hani hiç unutmayacaklarım vardı... Unutmadım aslında... Canımın acıtanları, sevdiklerimi, öfkelerimi, mutluluklarımı, heyecanlarımı... şöyle bir yokladım da hepsi burada... Kalbime sinmişler. Yerlerini bulmuşlar. Kocaman bir puzzle olup birleşmişler sanki... Mutluluklarım, heycanlarım hala sıcacık ama öfkelerim, kırgınlılarım soğumuş, silikleşmiş gibi... Büyüdükçe affetmeyi öğrenmişim. Hafif kalabilmek için kin tutmamayı öğretmişim kalbime. Sadece sevgiyle dolmuş ruhumun renkleri... O yüzden mi hem savunmasız hem de bu kadar güçlü hissediyorum bilmiyorum. Kıskançlık duygusu hiç içeri girememiş de... Korkuları

Ne Dinliyorum?

Resim
Daha önce böyle bir post hiç yazmamıştım ama harika bir öneriyi sizinle paylaşmak istedim... Önerilerine her zaman heyecanla atladığım birisi tarafından kulağıma işlenen bu eşsiz sesi şimdi sizinle paylaşıyorum.... Concha Buika 1972 doğumlu. 2000 yılında keşfedilmiş ve o gün bugündür ciddi bir hayran kitleisne sahip. Caz, Rumba ve flamenkoyu harmanlayarak kendince yorumluyor. The New York Times " Mucizeden başka bir şey değil"  diyor kendisi için. Hakkında daha fazlası için resmi sitesini  ziyaret etmelisiniz. Ben kendisini 2008 yılında çıkardığı Nina De Fuego albümüyle tanımaya başlıyorum. " Sesi yürek burkan sonsuz bir öpücük gibi..." Not: Fotoğraf bana öneren arkadaşımın fotoğrafı olup kendisinden izinsiz kullandığım doğrudur. Ben bu şarkıyla tanıdım ama bir de şu şarkı var ki ... Duygularım düğüm düğüm oldu dinledikçe... İspanyolca bilmeden de şarkının tüm hüznünü kalbinize işletebilen harika bir ses...

Klasik Sorular Bunlar?

Resim
Bu ara kafamın içinde olabildiğince dolaşan sorular var. Tüm gün  "mutlu olmak" nedir diye gidip geldim. Mutlu olmamız için neler gerekli?! - Daha büyük bir ev, - Yeni ayakkabılar, - Hobiler, - Aileler, - Tatil, - Aşk... Sonra dönüp mutlu olduğum anlara baktım... İçinde huzur olan anlardaki mutluluğum ile huzursuz mutluluğumu buldum karşımda... Korkuyla karışık içinizi kaplayan o mutluluk hissi. Her an bitebilir korkusu... Rüyada yaşadığını düşünürken, uyanmaktan korkmak... Evet yine mutluydum ama hep bir gerginlik, tedirginlik, korku, saklanma hissi, mücadele... Sonu "mutluydum ama çok yoruldum" cümlesiyle biten zamanlar.... Pişman mıyım? Hayır... Her yaşanılan biraz daha büyüttü beni... Şimdi bunların farkındaysam çıkardığım dersler sayesinde hepsi... Huzurla gelen mutluluk... O sonsuzlukta sallanıyormuş hissi... Dünya yansa bana bir şey olmaz diyebilmek... Güven duygusunun dalga dalga yayılması... Savaşmak yerine gelişmek, kabuslar yerine rüyala

Allah'ın Sopası Yok!!!

Resim
Bugün hayatımın en saçma konuşmalarından birini yaptım. Şu an çalışmakta olduğum işimden ayrılmak istediğimi söyledim. Aldığım tepkiler ve duyduğum sözler bir kez daha verdiğim kararın ne kadar da doğru olduğunu gösterdi bana. İnsanların insan gibi çalıştırılmadığı bir firmada çalışmaya daha fazla tahammül edemeyeceğime göre en iyisi yollarımızı ayırmaktı. Kapitalist dünya diye başlamak istemiyorum ama aklıma gelen küfürleri buraya yazmak ağır olacağından en ince haliyle yazmak istiyorum. 3 kuruşa insanların köle gibi çalıştırıldığı şirketleri, hiyerarşiyi bir alttakini ezebildiği kadar ezmek olarak anlayan bir müdürleri, insanları günde en az 10 saat çalıştırıp asgari ücreti bile vermemek için direnen işverenleri, "işine gelmiyorsa çık git dışarda iş bekleyen zor durumda insan çok" diyen şeytanları, bu güç sahibi insanlara yaranmak için 545542 takla atanları, üniversite mezunu gencecik insanları vasıfsız eleman gibi kullanan bu düzeni Allah'a havale ediyorum. Evet Al