Kayıtlar

NEREDE KALMIŞTIK VOL. BİLMEM KAÇ....

 Sevgili okuyan ve kendim, Geçen sene ve bu zamanlarda yine buralardaydım ve geri döndüğümü söylemiştim... ama bakalım ne olmuş dönmemişim. Sanırım blog yazmak için yeterince kalbimi açmamışım.. kaçmış, saklanmış ve görmezden gelmişim... Şimdi geride bırakırken bir yılı 34 yaşım ne çok da yıpranarak geçmiş aslında... Pandemi hepimizi yıprattı Gizem dediğini duyuyorum aslında... ama ben şu an belki de hayatımda ilk kez kendi kalbimi önceliklendirmeye karar verdim. Herkes kendi yarasını sarsın bu kez. Çünkü ben başka yaraları sarmayı kendi acılarımdan kaçmak için de kullandım... Hep derim... Hayatımıza giren insanların hep bir sebebi vardır. Spiritüel dünyaya inanırım ben. Tesadüfler tesadüf değildir. Hayatıma kim girmişse elbet vardır sebebi ve ben ve siz umarım o sebebi görebilmiş ve yolunuza katkıda bulunmasına izin vermişsinizdir... Peki bu dönem benim hayatımda neler oldu. Kalbimi açmaya karar verdim... Terapi dediğimiz şey büyüleyici bir şey... Eğer doğru kişiyi rehber edinmişseniz

Nerede Kalmıştık?!

Resim
Ne kadar zaman oldu yazmayalı... Uzun zaman oldu demek için ne kadar zaman geçmiş olmalı... 1yıl, 5 ay, 3 hafta... ne kadar... Sonra bir anda fark ediyorsun işte...  Uzaklaştığını hissettiğin şeyin özlemi gelip konduysa içine işte orası özlemdir... orası uzun zaman oldu diyeceğin noktadır... Anlaşılan uzun zaman oldu yazmayalı...

SUSMA

Yazmakla yazmamak arasında gidip gelirken milyon tane bahane uydurabilme kapasitem varmış... öğrendim... Sustuklarım öyle çok büyüdü ki içimde sanırım sırtım köşeye yaslandı sonunda ya karanlığa saklanıp kendimi yitirmeyi bekleyeceğim ya da önümde ne varsa birer birer geriye iteceğim... Ne çok şey değişti şu kadarcık zamanda... Nerede başladım nereye geldim... hatta nerelere geldik... Büyüdüm mü yaşlandım mı yoksa yoruldum mu henüz bilmiyorum... Bildiğim tek şey artık bir şekilde daha çok okuyor, daha çok çalışıyor, daha çok susuyorum... ama başkalarına sorsanız daha çok konuşuyorum... yoksa nasıl bu kadar susabilirim ki...

Kan kırmızı....

 Öfkeyle kalkan zararla oturur, kırgınlıkla kalkan yalnızlığa saklanır... Öfkeli olma durumu çok uzun sürmedi aslında, belki sadece üç beş saniye... sonrası koyu bir kırgınlık... sonrası dalga dalga hüzün... sonrası açılan kapıların gıcırdayarak birer birer kapanışı... sonrası yalnızlık... Yalnızlık da öyle bir şey ki yerleşiyor adeta eve... odaya... yatağa... bardağa... Böyle kazırcasına temizliyorsun, elinde bir bez... Çıkacak, bu sefer izi kalmayacak diyerek ovalıyorsun hırsla... Sonrası kırılan bardak elini kesiyor... Akan kanın sıcağıyla anlıyorsun, yalnızsın...

UNUTMASAK

Resim
Unutmak çok normal insan kendini aramaz ki...

Yeteri kadar...

Resim
Yeteri kadar sevmek? Sevmenin dozu ayarlanabilir mi?
Resim
 Her günü ayrı skandal olan bu ülkede yaşamaktan öyle sıkıldım ki artık...  İçine kusup sonra da sifona basıp gidesim var....  Yok yere ölen gencecik insanlar,  yanlış politikalar sebebiyle ortalıkta sersefil gezen sığınmacılar, işsiz milyonlarcamız, emekli olursam geçinemem diye düşünerek her türlü zorluğa katlanan insanlar, eğitim sisteminin pis oyunları içinde çarkların dişlileri arasında ezilen gencecik umutlar, dünyanın sadece kendine ait olduğunu düşünen vahşi insanlar tarafından her türlü zulme uğrayan canlar ...   Hayat adil olacağını hiç söylemedi ama bizler vicdanlı olmayı, sevmeyi beceremez miydik?